Yapımı: 2016 - ABD
Tür: Dram
Süre: 110 Dakika
Yönetmen: Barry Jenkins
Oyuncular: Trevante Rhodes, Ashton Sanders, Naomie Harris, Mahershala Ali, Janelle Monáe Senaryo: Barry Jenkins, Tarell Alvin McCraney (Tiyatro Oyunu "In Moonlight Black Boys Look Blue)
Yapımcı: Dede Gardner, Jeremy Kleiner
Benim Notum: 6.0
Hiçbir önyargım olmadan izledim Moonlight'ı. Önyargıyı bırakın, o kadar çok hayran olmak istedim ki filme, zaman geçtikçe ciddi bir hayal kırıklığına uğradığımı itiraf etmeliyim. Bu konuda yalnız kalacağımı, Amerikalı eleştirmenlerin filmi unutulmaz bir başyapıt olarak yücelttiklerini biliyorum ama önemli değil. Moonlight'ın taktir ettiğim bazı yanları olmakla beraber, maalesef, filmin namının anlattığı konuların toplumsal değerinden kaynaklandığını düşünüyorum.
Moonlight, ghettoda uyuşturucu bağımlısı annesiyle yaşayan Chiron'un hikayesini anlatıyor. Barry Jenkins filmi üç parçaya bölüp Chiron'un hayatının üç evresini anlatıyor: Birinci bölüm "Little"da Chiron'un çocukluğu, ikinci bölüm "Black"te ilk gençliği, üçüncü bölüm "Chiron"da ise yetişkinliğini.
Belki kendime itiraf etmesem de bilinçaltımda tüm bu övgülerden ötürü beklentim yüksek olduğundan sevemedim bu filmi. Belki de tüm o övgülerden ötürü daha sansasyonel, daha provokatif ve sarsıcı bir şey bekliyordum. Filmi sevemememin sebebinin bu olmadığını düşünüyorum; ancak öyle veya değil, Moonlight'ın üzerine eğildiğini iddia ettiği alanlarda aşırı derecede muhafazakar davrandığı da aşikar. Filmin çok daha cesur ve sarsıcı olmasını beklerdim.
Moonlight, ne siyahiler ne de eşcinseller hakkında yeni bir söylem üretiyor. Portre ettiği karakterler stereotiplerden öteye gidemiyor. Siyahiysen ghettoda yaşarsın, uyuşturucu kullanırsın, uyuşturucu satarsın, sertsindir, ağzın bozuktur falan filan. Eşcinsellik meselesine gelince bununla ilgili o kadar az sahne var ki filmde, Moonlight'ın eşcinsellik konusunu irdelediğini söylemek de çok zor. Chiron'un Kevin'le yakınlaştığı plaj sahnesi (komik derecede muhafazakar bir sahne), Chiron'un Juan'a "fag" kelimesinin anlamını sorması ve de spoiler olmaması açısından detaylandırmayayım ama son kısım diyeyim. Bu üç yer dışında karakterin eşcinselliğiyle ilgili bir çözümlemesi, tespiti, söylemi yok filmin. Chiron, Juan'a "fag" ne demek diye soruyor, Juan'da "Kötü insanların eşcinsel insanlara, kendilerini kötü hissetmeleri için söylediği bir söz." diyor. Yani filmin eşcinsellerin ghetto'daki zorlu yaşamıyla ilgili çalışmasının sonucu yalnızca "Eşcinsellere 'fag' dememeliyiz." söylemiyse cidden gülünç.
Ana karakterle özdeşleşme her filmin seyircisini davet ettiği bir süreçtir. Ana karakterle özdeşleşiriz, bu sayede onun için endişelenir, onun adına sevinir, üzülürüz. Yönetmenin temel hedefi budur. Özdeşleşemediğimiz bir karakterin öyküsünü izlemek, taktir edersiniz ki, o kadar da keyifli değildir. Moonlight'ın Chiron'u o kadar sessiz, o kadar yabani ve itici ki, burada şahsi konuşuyorum, kendisiyle özdeşleşmek bir yana bazı anlarda sempati bile duyamadım. Elbette daha önce de içine kapanık karakterler izledik, ama Chiron'un içine kapanıklığı yabanilik, sessizliği ise sinir bozuculuk seviyesine varacak raddede.
Film, aslında temelde Hollywood'un yıllardır evirip çevirip tekrar anlattığı bir erginleme hikayesini anlatıyor. Evet, bu bir erginleme hikayesi. Her ne kadar ana karakterini eşcinsel seçerek buradan cinsiyet eşitliği vurgusunu yapacak diye beklesek de film, Chiron'un "erkek" oluşunun öyküsü. Chiron, çocukken eziliyor, dalga geçiliyor. Arkadaşı ona "Sert ol, yumuşak olmadığını biliyorum. Onlara izin verme." diyor. İkinci kısımda Hollywood'da milyonlarca kez izlediğimiz, bir lisede bullying hikayesi izliyoruz. Chiron, okulun kabadayıları tarafından eziliyor, cinsel yönelimi yüzünden dalga geçiliyor. Hatta dayak yiyor. Okulun müdiresi Chiron'u ikna etmeye çalışırken "Eğer gerçekten 'erkek' olsaydın diğer dördü de yanında otururdu." diyor. Diyebilirsiniz ki müdirenin bu eril dili kullanması aslında bir eleştiri, eşcinsel insanlar böyle ithamlarla karşılaşıyorlar vs. Ama Chiron ne yapıyor? Onları şikayet etmiyor, kendisine esas kabadayılık taslayan çocuğun kafasında sandalye kırıyor. İntikamını alıyor. Erkek oluyor. Peki şimdi soruyorum: Özellikle ikinci bölümü biz yıllardır defalarca izlemedik mi? Lisede kabadayılığı uğrayan ana karakter meselesi işte. Bir başka filmde karakter bu tacize eşcinselliğinden dolayı uğramıyor da başka sebepten dolayı uğruyor. Ama neticede kalıp aynı. Son bölümde ise Chiron'u vücudunu geliştirmiş olarak görüyoruz, eskisi kadar çelimsiz değil. Eskisi gibi yumuşak huylu da değil. Erginleme hikayesi kalıbı güzelce uygulanmış oluyor böylece.
Amerika'daki ırkçı kesimin gözünde siyahlar nasıl peki? Baş belası, ağzı bozuk, "siyahilerin babası belli değildir", uyuşturucu kullanırlar, çoğu torbacıdır gibi uzayıp giden utanç verici ve mide bulandırıcı bir liste bu. Ama bu filmdeki siyahilerin hepsi de böyle. Siyahilerle ilgili bir film yapıp ırkçı düşünce söylemleri yeniden ürettikten sonra bu filmin siyah filmlerinin içindeki değeri nedir? Yani özetle bence Moonlight, "öteki" meselesini anlatmak ister gibi görünen ama bunu başaramayan bir film. Yönetmeni de siyahi olmasına rağmen hem de.
Filmde en sevdiğim sahne son kısımdaki restorant sahnesi oldu. O sahnedeki atmosfer yaratımını çok sevdim. Karakterler arasındaki tansiyonun başarılı kurulduğunu düşünüyorum, özellikle müzik kutusu kısmı bu tansiyonu ve genel atmosferi destekliyor.
Moonlight, güzel bir sinematografi ve güzel müziklere sahip. Okulun kabadayılarının Chiron'un etrafını sardığı sahnelerde kameranın da onlar gibi bir akbaba misali Chiron'un etrafında daireler çizmesi çok iyi bir seçim. Sarsıntılı kamerayla ghetto'da dolaştırıyor seyircisini Jenkins.
Son olarak Mahershala Ali'den bahsetmek istiyorum. Her yerden en iyi yardımcı erkek oyuncu adaylıkları ve ödülleri alıyor. Özellikle onu merak ediyordum Moonlight'ta. Kendisinin süre olarak filmdeki yeri toplamda 15-20 dakika var yok. Juan karakteri babacanlığıyla Chiron'a mentorluk edecek gibi ortaya çıkıyor ama bunun çok da derin işlenmediğini görüyoruz. Juan, Chiron'un mentoru, akıl hocası olmuyor, sadece onun için bir kaçış kapısı oluyor. O da filmin bir kısmına kadar. Sonrasında bunu da göremiyoruz. Yani hikayede ciddi bir ağırlığı olmayan ve pek fazla görünmeyen bir karakterin bu kadar övgüye boğulmasını da anlayamıyorum açıkçası. Ali, kötü demiyorum. Yalnızca "o kadar da değil" diyorum. Bu arada Chiron'un annesi rolünde izlediğimiz Naomie Harris'in oyunundan da çok tatmin olduğumu söyleyemem.
Yine de bazı kısımlarda güçlü atmosfer yaratan, başarılı sinematografisiyle iyi bir seyirlik sunan güçlü bir film Moonlight. Ancak bence söylendiği kadar iyi değil. Filmi izleyip üzerine düşündükten sonra tüm bu yaygaranın, Moonlight'ın "siyahi-eşcinsel" filmi olmasından dolayı koptuğunu düşünüyorum. Daha iyi siyah filmleri de izledik, daha iyi eşcinsel filmleri de. Yine de değindiği konuların adı bile aradığı ilgiyi, hatta fazlasını bulmasına yetecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder