Karanlık Gölgeler/Dark Shadows - Atakan Göktepe

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Karanlık Gölgeler/Dark Shadows



Yapım: 2012 - ABD
Tür: Fantastik, Komedi
Süre: 113 dakika
Yönetmen: Tim Burton
Oyuncular: Johnny Depp, Helena Bonham Carter, Eva Green, Michelle Pfeiffer, Chloe Moretz, Jonny Lee Miller, Jackie Earle Haley, Alice Cooper, Bella Heathcote, Gulliver Mcgrath, Susanna Cappellaro, Ivan Kaye,
Müzisyen: Danny Elfman,
Görüntü Yönetmeni: Bruno Delbonnel,
Senaryo: Seth-Graham Smith, Dan Curtis (TV dizisi)
IMDb Notu: 6.5
Benim Notum: 7.2

Bizim halkımız da, yanılmıyorsam, başka milletler de bir filme, bir işe saydırıp yağdırmayı çok sever. Özellikle filmi görmeden bu işi çok iyi yaparız. Mesela bazı istisnalardan bahsedebiliriz. Ben Dabbe: Bir Cin Vakası'nı izlememiş olmama rağmen film hakkında tek bir olumlu düşüncem yok. Mesela bu önyargı değil. Filmin kalitesi ortada, posteri, fragmanı, oyuncuları ortada. Ama aynı şeyi Dark Shadows için söylemek mümkün mü? Mesela söz konusu filmin oyuncuları kimler? İsimlerini bilmiyorum bile. Okuduğum yorumlardan da performansların berbat olduğunu görüyorum. Peki Dark Shadows'ta? Johnny Depp, Michelle Pfeiffer, Helena Bonham Carter, Eva Green, Chloe Grace Moretz (ki müthiş gelecek vaat ediyor.) ve hatta Alice Cooper'ın kendisi. Yönetmen koltuğunda önceki filmleri başarılı olamamış Hasan Karacadağ, burada daha önceki işlerini ayıla bayıla izlediğimiz Tim Burton. Bu filmi bu günlerde müthiş tartışması yapılıyor diye örnek verdim. İkisini karşılaştırma amacım şuydu: (Elbette ikisinin de aynı kalitede olmasını zaten beklemiyordum ama) Bazı filmleri olumsuz yönde eleştirmek için o filmi izlemeye gerek bile yok ama Dark Shadows öyle mi? Eğer vizyon süresi kısalmış, hasılatı düşük bir seviyede kalmışsa bunun sebebi insanların filmi yerden yere vruması ve sağda solda olumsuz konuşmasıdır. Tamam, Dabbe için yapıyorlar, gerekirse ben de yaparım, ama bugüne kadar harika işler çıkarmış bir adamın bu filmine bu kadar saydırılmasına benim gerçekten yüreğim el vermiyor.

Filmle ilgili olumsuzluklardan birine giriş bölümünde değindim. Evet, Burton artık Edward Scissorhands, Beetlejuice, Sleepy Hollow, Corpse Bride, Sweeney Todd tadında filmler yapamıyor. Bu filmdeki gotizm bile Burton yakışmayacak dozda. Ama bu filmi kötü yapmıyor. Dark Shadows baştan sona absürt ama zaten bunu yapmayı amaçlamış bir komedi. Fantastik öğeler de Burton'a yakışır derecede. Performanslardan sual olunmaz. Peki nedir bu filmi beğenilmez yapan? (Bazı kesimlerde beğenilmez yapan demek istiyorum.)
Dark Shadows alıştığımız tarz filmlerden değil. Bir tek Burton sineması için demiyorum. Genel anlamda bu tarz filmlere alışık değiliz. Normal bir filmde bir giriş sahnesi olur (ki bu Dark Shadows'ta kusursuz) sonra bir gelişme bölümü, ki burada filmin sonunda girişilecek nihai savaşa hazırlık yapılır, mücadeleyle geçer, sonra ise ana karakterler, genelde iyiyle kötü, savaşır ve senaristin ve yönetmenin insiyatifine göre ikisinden biri kazanır. Bu ana karakterin karşısında alt etmesi gereken bir kötü karakter olan filmlerin genel formülüdür.
Konuyu sıkıştıralım araya: 1700'lerin ihtişamlı günlerinde bir kasaba kurmuş ve buraya adını vermiş olan bir ailenin genç evlatları zengin ve çapkın Barnabas Collins'in bir sürü gönül ilişkisi olur. Ama Barnabas birçoğunun kalbini kırar, yarı yolda bırakır. Bu sefer hizmetçi kız Angelique'le ilişkisi olan Barnabas büyük hata yaptığını anlar. Kalbini kırmak için çok yanlış kişiyi, cadıyı bulmuştur. Kalbi kırılan Angelique bir büyü yaparak önce Collins ailesini yani Barnabas'ın evebeynlerini öldürür ve sonra Barnabas'ın biricik aşkı Josette'i elinden alır. Josette Dullar Tepesi ismi verilen intiharlarla ünlü tepeden aşağı atlar. Barnabas onun hasretine dayanamayarak arkasından atlamak ister ama ölmez. O zaman anlar ki sonsuz bir lanet üzerindedir. Angelique onu bir vampire çevirmiştir. Kasabayı galeyana getiren Angelique Barnabas'ı bir tabuta zincirletir ve toprağın derinliklerine gönderir. Filmin çıkış noktası bu. Ama bizim izlediğim asıl hikaye bundan 196 yıl sonrası. 70'lerin ihtişamlı günlerine şahit oluyoruz. Tim Burton bu film için bir sinema filmi için kurulan en büyük set unvanını taşıyan koca bir Collinsport ve Collinswood kurdurmuş. Filmimiz Josette'e birebir benzeyen Victoria'nın Collinsport'a mürebbiye olarak gelmesiyle başlar aslında. Bu sırada inşaat işçilerinin bulduğu tabuttan fırlayan Barnabas küçük kasabadaki evini bulur ve gelecekteki akrabalarıyla tanışır. Filmin gelişme bölümlerinde, ki seyirciyi eğlendiren kısımlardı bunlar, Barnabas'ın 70'lere uyum sağlama çabasına yer verilmiş. Bu sırada Angelique, Angel Bay, balık konserve şirketini kurarak Collins ailesini yoksulluğa sürüklemiş. Barnabas hem cadıdan öcünü almak hem de ailesini eski ihtişamına kavuşturmak için cadıyla bir kez daha yüzleşir.
Dark Shadows kusursuz bir açılış sahnesiyle seyirciye meramını anlatıyor. Geçmişle günümüzü bağlayıp asıl hikayeye geçiyor. Film ilerledikçe Barnabas'ın bir amacı, bir hedefi olacak sanıyorsunuz ama yok. Sürekli olarak dallanıp budaklanıyor hikaye. Her sahnede daha da derine iniliyor ve açıkçası biz filmin ilk yarısı nasıl bitti anlamadık. (Mükemmel açılış sahnesi müziği için çok ünlü bkz. Nights in White Satin)
Klasik bir Burton masalı gibi başlayan film yerini yeni nesil bir Burton filmine bırakıyor. Kasvetli ama yine de ihtişamlı 70'leri Burton'ın gözünden görüyoruz. Film kasvetli olmasına rağmen çok renkli. Sisin arasında görülen capcanlı renkler diye tasvir edebilirim. Angelique'in ruju ve kıyafetinden tutun da Dr. Julia Hoffman'ın (Helena Bonham Carter) saç rengi ve göz makyajına kadar. Sırf mekan, renk ve eşya ayrıntıları için bu filmi IMAX'te izlemek isterdim.

Oyuncular ve oynadıkları karakterler göz kamaştırıcı.
Karakter ve oyunculara gelelim. Yukarıdaki resimdeki sıradan başlayacağım:

New York Times'tan Manohla Dargis'in film hakkında yorumundan bir cümleyi bozmadan alıyorum: "Depp's performance is delightful to watch." Hakikaten enfes bir yorum Depp'inki. Sonuçta günlük hayatta karşılaşabileceği bir karakter olsa bu vampir rolü, gözlem yapar ve yorumuna katar. Ama bir vampiri sokakta göremeyeceğine göre bunu tamamen oyunculuk yeteneğine bırakması gerekiyordu. Böylesine ekzantrik ve gotik bir vampirin altından anca Johnny Depp kalkabilirdi. Aksanından hareketlerine, uzun tırnaklarını kullanışına kadar izlemesi aşırı zevkli bir karakter. Harikulade. Depp söylediğine göre kariyerine başladığından beri Dark Shadows uyarlamasında oynamak hayaliymiş. O da kariyerinin hayalini gerçekleştirmiş oldu. Zaten bu film bu kadroyla ve bu yönetmenle çekilmiş olamasaydı büyük ihtimalle suratına bakılmazdı. Depp'in performansı için söyleyecek bir şey bulamıyorum.
Helena'ya geçiyorum. Helena diyorum ardından öpücükler kalpler falan :****** Şaka bir yana bu kadar mükemmel bir kadın olabilir mi? Hala kusursuz, hala harika. Tamam Oscar'da hakkını yediler geçen sene. Ama bu kadın birçok prstijli ödülü hak ediyor. Sınırlı bir alanda ve sınırlı bir zamanda gözüküyor olmasına rağmen psikiyatrist Julia Hoffman rolünde yine bir harika. Güneş gözlükleriyle masaya gelmesi, sürekli içmesi bir yana sadece girişte masaya oturup Barnabas'ı fark ettiğinde güneş gözlüğünü indirip "Who the hell is this?"demesi bile seyir zevkimi iki üç katına çıkarttı. Harikaydı yine.



Peki ya Eva Green? Kadına çingen gibi sarı saç yapılmış yine de seksi yine de mükemmel. Belki de bugüne kadar ki en parıltılı performansını sergiliyor beyaz perdede. Bir cadı ancak bu kadar etkileyici olabilirdi.

Eva Green ve yönetmen Tim Burton.

Michelle Pfeiffer... Bir kadının nasıl yaşlanmaz sorusuna Helena'yla birlikte cevap verebilir bu kadın. Benim hafızamda yine bir Burton filmi olan Batman Returns'teki Kedi Kadın'la kalmıştır. O seksiliği yansıtışı beni hala etkiliyor. O femme fatale halleri gerçekten de iyiydi. Bu filmde kendisini sürekli merdiven başında görüyoruz ama güçlü kadını tipini bütün oyununa yansıtmış. Yine harikulade.
Michelle Pfeiffer ve Tim Burton

Chloe Grace Moretz. Müthiş bir kız. Benden bir yaş küçük olmasına rağmen ne kadar büyüleyici bir oyunculuk. Aynı zamanda ne büyüleyici bir güzellik. Kendisinin başarıların devamını diliyorum. Seneye Stephen King'in Carrie'sinin remakeinde baş roldeymiş izleriz artık. Kendisi bu filmde kendisinden beklenenin üstünde bir oyun çıkartmış.
Karakterlerin hepsi çok uyumlu ama filmde yine de eksik olan bir şeyler hissediyorsunuz. Büyük çoğunluğu senaryodan kaynaklanıyor bunların. İçi boş gibi geliyor insana, eksik yanları var. Bomboş geçiyor bir süre film. Performanslarla ve sahnelerle idare ediyorsunuz. Tabi bir de müziklerle.
The Carpenters'ın Top of the World'ü, Barry White'ın You're The First, The Last, My Everthing'i T-Rex'in Bang a Gong Get It On'u filme aşırı olumlu katkılarda bulunmuş amaher filmde müthiş işler çıkaran Danny Elfman'ın eksikliklerini saymadan edemeyeceğim. Filmden çıkınca aklınızda kalan tek bir melodi yok orijinal soundtrack albümünden. Bir tek bu saydığım şarkılar. Bu filmde koskoca Nightmare Before Christmas'ı yapmış Elfman'dan bunu beklemezdim, hayal kırıklığı oldu.
Final itibariyle de hayal kırıklığına uğradık biraz. O sondaki Carolyn karakteriyle ilgili sürpriz diğer insanların aksine bende olumsuz etki uyandırmadı. Başta da dediğim gibi bu zaten absürt bir komedi. Böyle absürtlükleri normal karşılıyorum. Onun dışında Eva Green'in porselen bir bebek gibi çatlaması çok hoş bir ayrıntıydı ama -----SPOILER----- Barnabas'a kalbini vermesi sahnesi bana mantıklı gelmedi------SPOILER----- Onun dışında son anda Helena'yla ilgili yapılan sürpriz beni çok güldürdü. Çok hoşuma gitti. Devam filmleri sinayli veriyordu. Başkalarını bilmem ama ben koşa koşa tekrar giderim sinemaya.
Dark Shadows herkesin beğeneceği türden bir film değil. Ama Depp-Burton-Carter birlikteliğini seviyor ve onlardan hiç sıkılmıyorsanız izlenebilecek harika bir film. Burton bir süre ara vereceğini söylemiş. Versin de. Bu filmi övdüm ama en kötü Burton filmlerinden biridir o ayrı.  Belki eski kalitesine döner. Daha önce yaptığı orta metrajlı filmi Frankenweenie'yi uyarlıyor şimdi uzun metraja. Ekimde de onu izleriz ve birkaç yıl Burton'sız geçer. Ama ben onun bu durumdan kurtulup kendi seviyesine hatta onunda üstüne yükselebileceğine hala inanıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder