Beyoğlu'nun En Güzel Abisi-Ahmet Ümit - Atakan Göktepe

7 Mayıs 2014 Çarşamba

Beyoğlu'nun En Güzel Abisi-Ahmet Ümit


Buraya uzun zamandır bir kitap eleştirisi yazmıyordum. Bu kitaba nasipmiş demek ki. Ahmet Ümit benim sevdiğim bir yazar. Yalnızca bir kitabını dahi okuyan herkesin ortak olarak yapabileceği tespit dilinin çok akıcı oluşudur eminim. Beyoğlu'nun En Güzel Abisi de o kitaplarından Ahmet Ümit'in. Her sene imza günlerine gidişimden midir bilmem ama Ahmet Ümit'i hep çok samimi bulmuşumdur. Her sene ilimdeki imza günlerinde, bana gözlerini dikmiş sıra bekleyen kalabalığın önünde iki kelam ederiz Ahmet Bey'le iki dakikalığına da olsa.
Kitap tipik Ahmet Ümit romanlarının unsurlarını içermekle birlikte birazcık daha farklı. Sultanı Öldürmek isimli bir önceki romanıyla farklı bir anlatıcıyla okurunu buluşturan Ümit, yine Başkomiser Nevzat'la yollarımızı kesiştiriyor ve özlemini çektiğimiz abimizin ağzından dinliyoruz bu cinayet soruşturmasını.
Kısaca konudan bahsetmek gerekirse bu sefer Başkomiser Nevzat'ın üstlendiği cinayet soruşturması yılbaşı gecesinde Tarlabaşı'nda bulunan bir erkek cesediyle başlıyor. Engin isimli aşırı yakışıklı ama girmediği pis iş kalmamış biri ceset. Nevzat, elbette evlatları yerine koyduğu Ali ve Zeynep eşliğinde, başlıyor cinayeti soruşturmaya. Aslen İstanbul'lu olmayan Ümit, bu güne kadar İstanbul'u her yönüyle-güzellikleri, pislikleri- anlatmıştı okuruna. Bu romanda ise Tarlabaşı'nı Beyoğlu'nu ve bu çevreyi, transseksüelleri ve diğer seks işçilerini, torbacıları, tinercileri, Kürtleri, solcuları ve daha nicelerini yansıtıyor özellikle gidip görmeyen okura.
Kitapla ilgili can sıkan şey ise kitaptaki alttan alta mesaj verme çabası. Belki Ahmet Ümit böyle bir amacı yok bile ama bunu alttan alta hissediyor insan. İstanbul'un nasıl tahrip edildiğini, AVM'lerin, yeni binaların şehri nasıl bozduğunu tekrar ve tekrar okumak belki de bu "mesaj kaygısı" hissini veren. Zira bundan önceki Ahmet Ümit romanları da İstanbul'u mesken tutuyor ve hep aynı mesajları veriyordu. Bu bazı okurlar için bir yerden sonra hep aynı romanı okuyormuş hissi verebilir ki Ekşi Sözlük'te okuduğum yorumlarda da aynı şeylere değinilmiş.

Beni kitapta asıl rahatsız eden şeyse tam olarak bu değil. Kitapta birçok yerde Gezi Parkı Olaylar'ına gönderme yapılıyor. Tamam, yazarın Gezi'yi unutmaması, kitapta da yer vermesi çok doğal ama benim için bazı bölümler var ki aşırı derecede yapay durmuş. Özellikle Nazlı isimli karakterin ciddi bir şekilde Gezi Parkı'nın yanından geçerken ağaçların olayda ölen gençlerin isimlerini fısıldadığını iddia ettiği bölüm. Mesela bu bölümü okuduğumda cidden "Yok artık!" demiştim. Ne var bunda diyeceksiniz belki. Ama kitabın tamamına yayılmış bu göndermeler bana, sanki Ahmet Ümit kitabı bitirmiş, bitirdikten sonra Gezi Olayları olmuş ve yazar bu bölümleri olaylardan sonra eklemiş gibi zorlama geldi. Zira kitabın ana kurgusu Gezi'yle ilgili değilken yapılan bu göndermeler bana biraz yapay geldi.
Onun haricinde Ali-Zeynep ikilisinin aşklarında gelişme olması da çok güzel bir ayrıntı kitaba dair. Kitaba dair bir diğer sürpriz ise yazarın kendisinin de kitapta isimsiz bir karakter olarak bulunması. Hatta yazar Zeynep'in ağzıyla (Benim de biraz sinirlendiğim bir noktadır o) Beyoğlu Rapsodisi'nde Agatha Christie'ye nazire yapacağım diye Roger Ackyord Cinayeti'nin ana kurgusunu kullanmasının yanlış olduğunu söylüyor. Bunun dışında da kendine ufak iğnelemeler yaparak beni güldürdü açıkçası, hoş bir ayrıntıydı.
Beyoğlu'nun En Güzel Abisi dil açısından yine çok akıcı, olaylar yine çok ilgi çekici. Olayların ilgi çekiciliği de yaşanılabilirliğinden kaynaklanıyor. Ümit, yeri geldiğinde öyle kişilerin hayatlarını kesiştirmiş ki soruşturmayla "Gerçekten de bu, bu bizim gerçeklerimiz." diyorsunuz.
Polisiye yönünden bakarsak İstanbul'daki rant kavgalarının, karanlık insanların hesaplaşmalarının, örgütlerin ve kişisel sebeplerle işlenen cinayetlerin kurguya yedirilmesini ben başarılı buldum ve sevdim. Katili öyle aman aman tahmin edilemeyecek biri değil. Daha fazla ayrıntıya girerek bu yazıyı okuduktan sonra kitaba başlayacak olanların okuma zevkini bozmak istemiyorum. Kitap bittikten sonra aklımda bir iki soru işareti kaldı yalnız onu da umarım bir başka imza gününde sorarım kendisine. Zira polisiye kurgusu içerisinde Nevzat'ın açıklaması gereken ayrıntılar değil bunlar, yazarın kendine saklayacağı cinsten. O yüzden merak ediyorum zaten.
Şimdi diyeceksiniz ki "Bir sürü şey söyledin, bu kitap iyi mi kötü?" diye. Ahmet Ümit'i hiç okumayanlar için tam uygun bir başlama kitabı değil ama tarzına alışanların ve sevenlerin okuması tavsiye olunur. Ben şahsım adına konuşmam gerekirse Beyoğlu'nun En Güzel Abisi'ni sevdim. (Bu arada kitabın içinde geçen "Beyoğlu'nun En Güzel Abisi" muhabbetini de sevdim) Özet olarak okumadıysanız en kısa sürede edinin ve okuyun derim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder