Kısa Günün Kârı - Atakan Göktepe

5 Şubat 2012 Pazar

Kısa Günün Kârı

Hep kendime derdim "Ulan İstanbullu falan olsam sahaf sahaf, kitapçı kitapçı gezerdim şu anki kütüphanemin iki katına ulaşırdım."diye. Aslında haklıyım da. Bakın bir dışarı çıkmanın sonucunda alabildiğim kitap sayısı dört. Bundan çok da şikayetçi değilim aslında. Çünkü kitap okuyamadığımın farkına vardım geçenlerde. Evet, ciddi bir kitap okuyamama hastalığım var. Bu hastalık tatil zamanlarında başlıyor, okul zamanlarında tekrar başlıyor. Örneğin aylardır bitiremediğim "İkiz Bedenler/The Body Double"i 3 günde bitirdim. Bu da uzun bir süre aslında ama dikkatimi veremedim nedense. 180. sayfadan 448'e kadar 3 gün benim için iyi bile sayılır. Kütüphanemde hala beni bekleyen okunmamış 5 Tess Gerritsen, 5 Ahmet Ümit, 13 Agatha Christie kitabı olduğu düşünülürse benim yaptığım biraz da müsriflik.

Neyse bunlar tamamen konumuzun dışında. Benim kitap okuma sıklığımı veya hızımı tartışmıyor şu an elbette. Bugünkü, memnun kalarak ayrıldığım kitap alışverişimin ayrıntılarını yazayım da ne olursa olsun benim için bir günlük tarzında dursun burada. Evet efem, bugün 4 kitap aldım. Ama bunları Balıkesir'den değil, Altınoluk'tan ve Akçay'dan almış olmam içler acısı. Balıkesir Merkez'de aylardır arayıp bulamadağım (şu en alttaki) Agatha Christie çizgi romanını ele alarak başlayalım mesela.



Agatha Christie'nin en sevdiğin kitapları hangileri diye sorarsanız muhtemelen "Doğu Ekspresinde Cinayet", "Nilde Ölüm", "On Küçük Zenci" gibi önemli isimleri sayarım. Ama belki de onların hepsinin en başına Beş Küçük Domuz'u yazarım. Ben şahsen kitapta ve filmde aşkı sevmem. Duygusuz biri olduğumu düşünebilirsiniz ama aşk bence edebiyata ve sinemaya girmemeli. Tabi dozunda kullanıldığı sürece sorun yok. Mesela Alfred Hitchcock filmlerindeki aşklar. Sinemadaki tüm aşklar böyle olsun diyor insan. İşte Agatha Christie'de bunu yapmış Beş Küçük Domuz'da. Aşkın, suçun, polisiyenin, Poirot'nun, dramın bu kadar güzel harmanlandığı muhteşem bir kitaptı. Bu etmenlerden suçu, polisiyeyi ve Poirot'yu çıkarın, geriye yapış yapış aşk hikayeleri kalır işte sevmem ben onları. Ama Agatha Christie Mary Westmacott kitaplarında dahi romantizmi ve aşkı çok iyi aktaran bir yazar. Beş Küçük Domuz'da da bunu yapmış. "Nilde Ölüm" de öyledir. Ben dramı ve aşkı böyle sağlam kurgulu "Cold  Case"vari bir üslupla her zamanki gibi müthiş ele almış Christie. Çizgi romanı henüz okumadım ama güzel aktarıldığına inanıyorum.

Yanlış Hüküm Agatha Christie'nin Ordeal by Innocence orijinal isimli eserinin bir çizgi roman uyarlaması. Türkçe'ye bir kaç kez Şahidin Gözleri ismiyle Altın Kitaplar tarafından basılmış. Yeni basımı yok ve okumadığım bir Christie. Ama Agatha Christie's Marple dizisi Marple'ı bu hikayeye dahil etmiş ve bir bölüm çekmiş. Onu izlemiştim. Gayette güzeldi. Marple sırıtmamış (belki romanı okumadığım içindir) ve hikaye de sağlam ve başarılıydı. Onun da başarılı olduğunu düşünüyorum.

Bu çizgi romanı Sevin Okyay çevirmemiş ama ne yapalım, üzüldük ama yapacak bir şey yok. Bu çeviri de iyidir herhalde.

Gelelim bir diğer kitabımız olan "SUÇ II"ye. İlk kitap "SUÇ" çok başarılı bir kitaptı. Özenli bir çalışma ve gayet içe dokunan bir üslubu var. Samimilik akıyor kitaptan dersem yeridir. Özellikle avukat olmak isteyenlere bu kitabı öneririm. İlginç bir çalışma. Gerçi ilk kitabın, belki de Almancadan çeviri olmasındandır, çevirisini pek beğenmemiştim. Sırıtan ve oturmayan cümleler falan beni biraz rahatsız etmişti. Umarım bu kitapta da yoktur bu.
Ah, işte ben en çok buna sevindim. Ejderha Dövmeli Kız, İngilizce İsmiyle "The Girl With Dragon Tattoo". Tabi kitaplar İngilizce değil. İsveçce aslının ismi, yani kitabın orijinal ismi "Män som hatar kvinnor", Türkçe meali ise "Kadınlardan Nefret Eden Adam". Herhalde sonu hakkında fazla bilgi veriyor diye düşünülerek ismi değiştirildi. Kitaplar baş karakter Mikael Blomkvist odaklı ama kitabın akılda kalıcı karakteri Lisbeth olduğu için olsa gerek kitap ismi ona göre değiştirilmiş. Kitap aşırı çarpıcı bir polisiye. İki filmi de izledim. Onlar hakkında yorumumu da yazarım. Filmleri izledim ama uzun süre önce yarıda bıraktığım kitabı bitiremedim. İlki bitmeyince diğerlerine de geçemedim. İlkini Kitap Kulübünden almıştım ama bırakmamın sebebi kitabın kötü olması değil vakit bulamamdı. Şimdi elimin altında duruyorken hızla (!) okurum.

Aralarında en çok merak ettiğim "Aklından Bir Sayı Tut" hangi kitapçıya gitsem, ki aynı şey sizin de başınıza geliyordur, çok satarlar rafında görüdüğüm bir kitap. Konusu hakkında arka kapaktan fazlasını bilmiyorum. Ama umutluyum.

Kendi kendime, bolca kitap okuyabileceğim, almakla yetinmeyeceğim bir yıl diliyorum. Aynı şey kitaplarım kadar filmlerim için de geçerli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder