Faces in Crowd/Katilin Yüzü - Atakan Göktepe

27 Kasım 2011 Pazar

Faces in Crowd/Katilin Yüzü


Yapım: 2011 - ABD
Tür: Dram, Gerilim, Korku, Psikolojik
Süre: 102 dakika
Yönetmen: Julien Magnat
Oyuncular: Milla Jovovich, Sarah Wayne Callies, Julian McMahon, Michael Shanks, Sandrine Holt, Marianne Faithfull(...)
Senaryo: Kelly Smith, Julien Magnat,
IMDb Puanı: 5.5
Benim Puanım: 7/10
Sonunda izlediğim Faces in Crowd hakkında yazabilirim. Öncelikle diğer basit Amerikan filmlerinden ayrılmasının sebebi senaryosu ve yönetmenin seçtiği yöntemler. Filmin sonunu klasik bir şekilde bağlamamış olmaları memnun etti beni.

Genel anlamda Milla Jovovich, Ölümcül Deney serisindeki kadar başarılı olmasa da sırf onun için izledim diyebilirim. Ama diğer oyuncular da gayet iyiydi. Hiçbir şey olmasa filmin bir temposu vardı. Belki yüksek beklentiyle izleyenlerin beklentilerini karşılayamaz ama beklentisi düşük olanlar için fazlasıyla iyi bir film.

Film huzurlu ve dingin bir sahneyle açılıyor. Bu beni memnun etti çünkü gereksiz açılış sahnelerini hiç haz etmem. Film gayet modern kültürle içiçe. Facebook, Farmville falan konuşuluyor ama reklam amaçlı değil yani tam da doğal bir diyalogtalarmış gibi yerli yerinde.

Kızların toplandığı geceler, diyaloglar çok doğaldı. Sarah Wayne Callies ve Sandrine Holt bu rollerde iyilerdi. Hem sadık hem pervasız halleri bu tarz karakterlerin gerçek hayattaki yansımalarına uygundu. Milla Jovovich yine güzelliğiyle aşık etse de dediğim gibi Ölümcül Deney filmlerindeki kadar iyi bir performans sergilemedi.

Klasik seri cinayet durumu var ama bu katilin ritüeli daha ilginç. Öldürüp tecavüz ediyor ve ardından ağlıyor. Anna Marchant (Milla Jovovich ♥) katili iş başındayken görüyor. Katili görünce nutku tutuluyor ve izlemeye devam ediyor. Tam bu esnada telefonu çalıyor. Katil bunu kovalıyor ve avuç içine usturayla bir çizik atıyor. Bu doğrulup kaçıyor ve denize düşüyor. Düşmeden kafasına son derece sert bir şekilde çarpıyor.

Kurtarılıyor kurtarılmasına ama bu sefer de korkunç bir hastalığa yakalanmış olduğunu keşfediyor. Kafasını vurunca prosopagnosia hastalığına tutulmuş. Bu yüz körlüğü olarak da biliniyormuş. Tanıdığı yüzler bile sürekli değişiyor ve onları tanıyamaz oluyor. Hatta bazen aynadaki kendi yansıması bile değişiyor. Hiçbiri yüzü tanıyamıyor. Katilin yüzü dahil.

Katili gören ve hayatta kalan iki kişiden biri o. Diğeri ise ilk kurbanın oğlu. Ona polisler göz kulak oluyor. Çocuk hiç konuşamıyor. Anna ise yüzleri hatırlayamıyor.

Güzel mesajlar veren ve günlük hayatla bağdaşlaştırabileceğimiz örnekler bulunan sahneleri var. "Her gün binlerce yüz görüyoruz ama aslında kaçını tam olarak tanıyoruz?" gibi sorulardan bahsediyor.

Finali de fevkalade efendim. Bilindik mutlu bir sonu iç burkucu bir sona tercih etmişler. Soluk soluğa giden bir final ritmini zirvede bırakıyor. Boş vaktinizde izleyebileceğiniz, günümüz tabiriyle "vakit kaybı" demeyeceğiniz bir film.

Üçlü çok sevimli. Amerikadaki birkaç tipi çok güzel yansıtmışlar.


Anna Merchant bir anaokulu öğretmeni ama yüzleri tanıyamama hastalığı yüzünden sınıfına hakim olamıyor ve işini kaybediyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder