Yıl
sonları her zaman çok hüzünlü oluyor veya benim genel kabulüm bu yönde. Aslında
bir yıl oldukça uzun bir süre. Yazıya başlamadan önce yılın ta başında nerede
olduğumu düşündüm de bir yıl gibi bir sürede bir sürü şey değişebiliyor. Bu yıl
da diğer 17 yıl gibi birbirinden ilginç ve iç sıkıcı gelişmelerle geçti.
Bu yazıyı yazma isteği aslında dün gece Ayşe’yle
konuşurken geldi. Kendisi bloguna hep özendiğim yıl sonu yazıları yazar. Aslına
bakarsanız bu yazılar hep fazla kusursuz olur. Gayet toparlayıcı, ziyadesiyle
matematiksel… Esas ilgimi çeken kısım ise sayısal veriler verdiği kısımdı her
zaman. Dün de bundan bahsettik. “Ya,” dedim. “Sen bunların hepsini nasıl
sayıyorsun. Ben her yılbaşı sana özenip izlediğim filmleri, okuduğum kitapları
saymaya çalışıyorum ama hep unutuyorum devamını getirmeyi.” O da bu sayılarının
hepsinin doğru olmadığı gibi hayal kırıklığına uğratıcı bir itiraf da bulundu.
Bu itiraf bana da bir yıl sonu yazısı yazma hevesi verdi. Aslında bloguma giren
birisi benim sıkıcı yılımı okumak istemeyebilir de ama ben her zaman bu blogu
yayın yaptığım bir organdan ziyade kişisel bir günlük, bir muhasebe defteri
olarak görmüşümdür. O sebepten başladım yazmaya. İtirafına rağmen Ayşe’nin
yazılarını seviyorum, bu senekini de bekliyorum bu arada.